28 Ağustos 2009 Cuma

Ev arkadasim Frank

Sabah kalkmisim, salona astigim Dünya haritasi yerinden sökülmüs ve katlanip bir kutuya konulmus. Cok seviyordum lan ben o haritayi orada. Üstelik kenari da yirtilmis. Madem cikartmak istiyorsun, söyle bana ben usulca cikartayim. Amerikan Samoasi filan yirtilmis gitmis. Neyse adam daha yeni tasinmis evime, hemen papaz olmayalim. Bir ara rahatsiz oldugumu söylerim. Ben mutfaga gectim, Frank da disari cikti eksiklerini tamamlamak icin. Kapi acilip birilerinin geldigini duydugumda epey vakit gecmisti. Frank yaninda baska bir Hollandaliyla gelmisti. Arkadasidir deyip kim oldugunu sormadim. Yeni misafir de zaten hemen üst kata banyoya gecti. Mutfaktaki kombi calismaya basladi. Sicak suyu acmis hemen. Frank yanima gelip kombinin nasil calistigini sordu. Türkce olarak güzelce izah ettim. Sonra odama gecip sirt cantami hazirladim. Haftasonuydu. Frank beni kapida bekliyordu gecirmek icin. Tokalastik. Bu sefer ingilizce konustuk. Onu da Kirkpinar'a cagirsam mi diye düsündüm ama sonra haftasonlari lig maclari oldugunu hatirladim. Teknik direktör en nihayetinde, takiminin basinda olmasi gerekir. See ya deyip good luck diledikten sonra indim merdivenlerden asagi. "Keske ev arkadasim Gullit olsaydi lan, o daha matrak bir adama benziyor" diye icimden gecirdim. Apartmanin alt katlarindan hiriltilar geliyordu. Meger zihinsel özürlü biri yukari cikiyormus. Ben de tekrar yukari ciktim Devil Sticks'i almak icin. Mahmud cok sevdi, oynar yine diye.

27 Ağustos 2009 Perşembe

Evcil hayvan olarak ejderha

Rüyamda elimdeki yumurtadan ufak bir ejderhanin ciktigini gördüm. Oynadim filan bununla. Sevdim hatta. Ama bu acayip hizli bir sekilde büyüyordu. 1 dakika icinde elimi isirinca canimi acitacak kadar büyüdü. Biraz sonra iyice vahsilesecekti. Ben de camasir ipi alip bunu bogarak öldürdüm. Az önce yumurtadan cikan tatli sey 2 dakika icinde bir kedi büyüklügüne ulasmisti. Bunu benim yatak odasina yere koydum ve uyudum (rüyamda uyudum evet). Sabah kalktigimda ejderhanin ceset hala duruyordu. Gözleri acik da gitmis. Gözbebegi yoktu. Cöpe atmak istemedim, saygisizlik olmasin diye. Boynundaki camasir ipini cikarttim. Hareket etmeye basladi gibi geldi bana. Hareket ettikce de kücülüyordu. Gözbebekleri yine ortaya cikti ve nefes aliyordu artik. Yine yumurtadan ciktigi haline döndü. Bir kaseye su doldurdum ve önüne koydum. Kana kana icti yavrum. Süt vermeyi düsündüm bir ara. Kucagimda ejderhayla (yine büyüyordu) mutfaga gittim. Buzdolabini actim bozuk et var mi diye bakmak icin. Babam sanki bozulmus kiyma yollamisti bana diye hatirliyordum. Dolap et doluydu ama hepsi de tazeydi. Kusbasi etlerden aldim 2-3 parca. Ejderha yine büyümüstü. Bunun agzina attim etleri. Afiyetle yedi kerata. Ise gittigimde bunu ne yapsam diye düsünürken uyandim. Iyi de oldu. Bela olacakti basima.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Bir Pazarlama Harikasi: Ramazan Pidesi

Pazarlama basarilari dendiginde i-pod'dan, Hyundai'dan, Sony'den bahsedilir. Ama su acik ki, en büyük pazarlama basarisinin adi ramazan pidesi. Bu kadar geri planda kalmasi belki yilda sadece 1 ay göz önünde olmasidir. Ciftli ekmek gramajindaki bu pideler, ayni ekmeklerin iki kati fiyatina satiliyor. Tadi daha iyi degil, sekli kesinlikle ekmege nazaran daha kötü (posete filan koyarken sekli bozuluyor) ayrica o kadar sira beklemek de cabasi. Ben kesinlikle (cok özel birinin özel istegi olmadikca) ramazan pidesi almiyorum. Ekmek aliyorum mis gibi, üstüne de ay cöregi alacak kadar para artiyor üstelik.

21 Ağustos 2009 Cuma

Güneslenen baykus

Sahur vakti taksi bulamayan amerikali misafirlerle disari ciktim da, hafif onun etkisinde kalinmis bir rüya sanirim:

Amerikalilari taksiye bindirdigim yerde ayni taksiciye rastladim. "Sag salim götürdüm ben senin arkadaslari abi. Merak etme sen hic" dedi soför. Sonra beni arabasina bindirip biraz yukari dogru sürdü. Sonra aklima geldi benim aslinda eve gidecegim. Indim hemen taksiden, asagi dogru yürüdüm tekrar. Kiralik olan dükkanlarin birinin doldugunu gördüm. Dükkanin önünde de 4 tane kus günesleniyor. En büyükleri de bir baykustu. Kücücük havlularin üstüne yatmislardi. Ben yalniz kuslari degil de dükkani inceliyorum. Ahsap kapi yaptirmislar girise. Benim öyle bakindigimi gören baykus da kalkti yerinde acti kapiyi. "Istersen gir icerden bak" dedi ve döndü tekrar yatti havlunun üstüne. Yalniz baykus da bakimliydi. Saclarini filan jöleyle geriye yatirmisti. Iceride pipo ve kahve icen bir abi vardi. Daire olarak da kullaniyormus orayi. Ben de bir sey demis olmak icin "Disardaki baykus kaca?" diye sordum. Almayacagimi ben de biliyordum. Abi "Sen ne kadar verirsin?" diye sordu. Ne diyecegimi bilemedim. "Ben baykus piyasasini pek bilmem ki" dedim baykusun ederini hesaplamaya calisirken zaman kazanmak icin. 80-90 eder mi acaba diye icimden geciriyorum. Komik bir rakam da önermek istemiyorum mahcup olmamak icin. "Sen bir fiyat söyle, onun pazarligini yapariz" dedim. Bir taraftan da ne derse yüzde 80'ini veririm diye düsünüyorum konusan bir baykus cok lazimmis gibi. Adam bir sey almayacagimi anlamis. "Almaya karar verince tekrar gel, konusalim" dedi kovarcasina. Dükkan evden cikarken göz ucumla yerde sirt üstü uzanan baykus baktim. O da bir gözünü acip beni kesti. Sevmedi sanirim o da beni.

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Ashaena - Cei Născuţi din Pământ albüm kritigi



2006'da kurulan rumen grup Ashaena, 2008 sonunda ilk albümü Cei Născuţi din Pământ'i yayinladi. 9 sarki ve 9 interlude'den (türkcesi ne ola ki? Gecis filan olabilir herhalde) olusan bu albümü dinlerken last.fm'den grubun bascisi Tudor benimle irtibata gecti. Birkac yazismadan sonra albüm hakkinda yazi yazmaya karar verdim. Bloga baslarken kritik yazmayi da planliyordum, ilk albüm kritigi de Ashaena'ya nasipmis.

Ashaena, Karadeniz'in ilk adlarindan biriymis. Anlami da koyu maviymis. Grup Romanya kültürüne siki sikiya bagli. Ülkelerini ve kültürlerini seven genclerden kurulmus. Sarkilarinda rumen mitolojilerinden bahsediyorlar. Sözler rumence oldugu icin anlayamiyorum haliyle.

Beni taniyanlar bilir, böyle metal piyasasinda cok söz sahibi olmayan ülkelerin gruplarini dinlemeyi severim. Folklorik ögeler cok oluyor müziklerinde. Hatta cogunlukla (Ashaena'da oldugu gibi) bulunduklari topraklarin mitoloijleri, efsaneleri hakkinda sarkilar yaparlar. Bu aralar da dogu bloku ülkelerden cokca grup dinleme firsatim oluyor ne güzel.

Grubun türü Pagan Black Metal. Cogunlukla brutal ve düz vokali üstüste kaydetmisler. Cok etkilemese de rahatsiz da etmedi beni. Ama sadece düz vokalin oldugu yerler (Intunecat'taki kisimlar özellikle) uyutabiliyor. Neyse ki hemen arkasinda brutal vokal geliyor da ayiliyor insan. Sarkilar arasi gecisler cok yumusak olmus. Sanki 18 sarkilik bir albüm degil de tek sarki dinliyormusum gibi geliyor. Güzel baglanmis sarkilar. Albümde pagan metal'de cokca kullanilan yerel calgilara neredeyse hic yer verilmemis. Onlar da bence bu tarz müzigin tadi tuzu oluyor. Melodik acidan bir sorun yok da, bazi üflemeli calgilarla filan süslenebilir müzikleri (ya da bayan vokalle).

Extreme Open Air'e katilim konusunu da konusma firsatim oldu Tudorla. Ekim'de üniversiteleri basladigi icin gelme ihtimallerinin olmadigini belirtti. Unirock organizasyonu sever böyle bilinmeyen gruplari davet etmeyi (Arsames ve Bilocan örneklerinde oldugu gibi). Grup da konserler acisindan oldukca aktif masallah ve kendilerini daha fazla tanitmaya calisiyorlar. Canli performanslarina da güveniyorlar.

Son birkac cümleyle toparlayayim. Vokalistleri Cosmin disinda (30 yasinda) oldukca genc bir gruplar (20 yas ortalamasi). Kendilerini gelistirmek icin uzun bir zamanlari var. Yukarida degindigim farkli enstrümanlari katip daha da renklendirebilirlerse daha iyi olur bence (Tarana Sa Sanje sarkisinin basini dogru bir örnek olarak gösterebilirim bunun icin).

Son dönemlerde Pagan metalin yadsinamaz bir yükselisi var. Moonsorrow ve Primordial (ah ulan Let's Open Air), Eluveitie, KromleK, Falkenbach gibi gruplar metal müzik piyasasinda adindan sikca bahsedilen gruplar oldu. Daha iyi sartlarda yapilan bir kayit ve müzikal acidan kendilerini biraz daha gelistirmeleri durumunda Ashaena da iyi bir piyasa elde edebilir. Ben albümü tesadüfen edindim. Ashaena'ya sans vermek isteyenler grupla iletisime gecip (ashaena@gmail.com) albümü edinebilirler.

18 Ağustos 2009 Salı

Christopher McCandless (1968-1992)



Alexander Supertramp diye de bilinen bu gezgin kahraman, biraz inatciliginin, biraz da unutkanliginin sonucu Alaska'nin yabaninda kesfettigi ve "Magic Bus" olarak adlandirdigi otobüste 17 yil önce yalniz bir sekilde yasama veda etti. Mutlu muydu, degil miydi? Yaptiklarindan pisman olmadigindan eminim de, yazdiklarindan cok mutlu olmadigini anlayabiliyoruz (Happiness only real when shared).

Chris'in hayat hikayesi 1996'da Jon Krakauer'in yazdigi ve "Into The Wild" olarak adlandirdigi kitapla bütün dünyaca bilindi. Kitabin gercege sadik olarak yazilmasinda, Chris'in günlügü, ailesi ve yolda karsilastigi insanlarin büyük yardimlari olmus. Kitabi, 2007 yilinda sinemaya uyarlayan Sean Penn ise bu gezginin hayatinin daha genis kitlelere ulasmasini sagladi.

Ben de Alexander Supertramp'i filmle tanidim. Firsat buldukca da izliyorum (salya sümük logaritmik bir sekilde her izleyiste artiyor tabi). Özellikle evime gelen backpackerlarla izlemek ayri keyif veriyor.

Soundtrack'inin de Pearl Jam'den Eddie Vedder'in yaptigi, basrolde Emile Hirsch'in oynadigi bu filmi, icinde birazcik gezme aski olan herkese tavsiye ederim (ölecegini söyleyerek spoilerin kralini yaptim yukarida yalniz).

Bir gün benden haber alamazsaniz, bilin ki ben de cantamla kendimi Türkiye'nin yollarina vurmusumdur.

7 Ağustos 2009 Cuma

Kurtalan Ekspresi'nden Bir Yolcu Daha Indi: Bahadir Akkuzu



Her sabah ise baslamadan önce kahvalti yaparken bir ntvmsnbc'ye bakarim. Ve en üstte Bahadir Akkuzu'nun ölüm haberini ögrendim. Istahim kacti. Lavabo'ya gidip yüzümü yikadim gözlerimin doldugu belli olmasin diye. Baris Manco'nun ölüm haberini de 10 sene önce kahvalti masasinda almistim. O zaman da kahvaltiyi yarida kesmistim.

Türk rock müzigine önemli katkisi olan insanlari daha ölümlülerin arasindayken izlemeye calisiyorum hep. Erkan Ogur, Erkin Koray, Mogollar, Hasan Cihat Örter, Bülent Ortacgil izleme sansina eristigim ölümsüzler. Maalesef bu listenin eksikleri de can yakacak kadar cok. Baris Manco, Fikret Kizilok ve Cem Karaca'ya simdi bir de Kurtalan Ekspres eklendi.

Baris Manco'yu Kurtalan Ekspres'ten, Kurtalan Ekspres'i de Bahadir Akkuzu'dan ayri düsünmek cok zor. Konserlerde, albüm calismalarinda hep beraberdi bu ikili. Ikisi de gece, ansizin, genc yasta, kimse beklemezken göcüp gitti. Ben eminim ki orada Cem Karaca'yla birlikte yine müzik yapacaklar, yine egleneceklerdir.

6 Ağustos 2009 Perşembe

Vader'dan single


Kreator'un Hordes of Chaos'undan sonra Vader da We Are The Horde single'ini yayinladi pazar günü. 21 Agustos'ta cikacak olan Necropolis albümünün 11 sarkisindan biri We Are The Horde. Sarki yine tipik Vader cizgisinde. Kendini dinlettiriyor ve (kafayi da) sikmiyor.

Let's Open Air'in ilk aciklanan line-up'inda gördügümde heyecanlanmistim sonunda izleyecegim diye ama zilyon kere degisen line-up'in sonunda patlamasiyla baska bahara biraktik artik. 10. albümü cikarmadan izlerim umarim.

SSK'yi aktif hale getirme

Gecen sali gecesi birden atesim yükseldi. Gece 4:30'da kalkip hastaneye gittim. Bacaklarim tutmuyordu, basim agriyordu, üsüyordum, burnum tikaliydi, bir sürü sey. Kagithane Devlet Hastanesi'ne gittim. Muayene olacagimi söyledim. Ise gireli 5 ay, sigorta yatirmaya baslayali 4 ay olmasina ragmen 15,5 TL'lik muayene ücretini bayildim. Cünkü akil edip de bir türlü SSK hizmetlerinden faydalanmami saglayacak islemi yapmamistim. Muayene bile olmadan "Domuz Gribi" süphesiyle oradaki doktor abimiz bana Haseki'ye gitmemi tavsiye etti. Dibimizdeki Özel Levent Hastanesi bile domuz gribi icin tetkik yapamiyormus. Avrupa yakasinda sadece Haseki Devlet Hastanesi yapabiliyormus tetkikleri (ayrica kuduz asisini da bir tek orada yaptirabiliyorsunuz orada ögrendigime göre). Tekrar tekrar para bayilmamak icin bahaneyle SSK'yi actirayim dedim (lan nasil bir terim kullanilacak buraya? O gün de bir türlü anlatamadim).

SSK Findikli'da. Kabatas'tan Karaköy yönüne bir durak sonra sag tarafta. Yoldan ikinci bina olmasi lazim. Binayi bulmak sorun degil de, bu aktive etme seyini bulmakta zorlandim ben. Is haninda zaten Sosyal Güvenlik Kurum (SSK degil, SGK aslinda. Bakmayin deminden beri SSK yazip durduguma). Efendim daha önceden kimliginizin fotokopisini cektirip gidin. Orada da cektirebilirsiniz gerci 50 kurus karsiliginda. Giris katinda sagda dedektörlü kapidan gecmeden düz gidince giseleri göreceksiniz. Orada sira numarasi alin ve o solda bulunan dükkanda kimlik fotokopisi cektirin. Sira gelir zaten hemen. Bu arada mekan 9'da degil 8:30'da aciliyor. Tek yapmaniz gereken sey kimlik fotokopisini birakmak. Gisedeki abla 1 saat icinde acilir dese de 4-5 saati buluyor. Zira Haseki'de de muayene ve tetkik ücreti ödemek zorunda kaldim (toplam 22 TL). Ilaclari neyse ki sigorta yardimiyla aldim (%20'si ödeniyor). Belki yardimi dokunur.

Domuz gribi olayi bambaska bir hikaye. Ona bu yazida deginmeyecegim.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Wacken bilet satislarinda yeni rekor

Her sene X-Mas-Package adi altinda satisa cikarilan ucuz ve bol hediyeli wacken biletleri bu sefer 10 saatte tükendi. 109 Euro'ya bilet, poster, xl tshirt ve bir tane de cd alinabiliyor(du). biletler bu sene de 130 Euro olacak diye okumustum bir yerde. X-Mas'in ne kadar avatajli oldugunu da bu karsilastirmada görebiliyorsunuz zaten.

2006'da festival alaninda bile bilet bulunabiliyordu. Benim gittigim sene olan 2007'de festivale 3 hafta kala biletler tükendi de "yuh" demistik. 2008'de Mart'ta bitti biletler, "Ee abi Iron Maiden geliyor boru degil" dedik. Bu sene Ocak'ta bitti biletler. Öyle süper bir line-up da yoktu hani. Insanlar sanirim "20. sene mutlaka bombalari patlatirlar ardi sira" dediler. Hep bir kulp bulunuyor. Bakalim bu sene ne zaman bitecek? Immortal'la iyi bir baslangic yaptilar line-up'a. Umarim 2007'yi de gecerler bu sene.

4 Ağustos 2009 Salı

Sadece konser (ve sakatlik): Testament

Feyyazla ikinci geleneksel yaz koseri bu sefer Testament'e denk geldi. Sögütlücesme'de bulusup kadiköy'e yürüdük. Feyyaz bana yemek ismarladiktan sonra vapurla Kabatas'a gectik. Gecen seneki Judas Priest konserinin aksine bu sefer erkenden mekana vardik.

Origam sahnedeydi ve tahmin ettigim yine basima gelmisti. Igrenc bir ses sistemi vardi. Origam'in elimde olan iki sarkisini da last.fm'den indirmistim ve gruptan hoslanmistim. Yalcin'i bekledik kapinin önünde. Uzaktan uzaktan izledik Origam'i. Sarkilarindaki gazi sahneye yansitamadilar bence. Belki uzaktayim diye beni etkileyemediler bilemeyecegim (Immortal ve Dimmu Borgir'i de anasinin gözünden izlemistim gerci, neyse...).

Yalcin geldi ve iceri girdik. Cok özlemisim dostumu. En son gecen sene askerden önce görüsmüstük. Feyyaz'in istegiyle bu sefer öne gectik. Gecen sene Priest'te uzakta kalmistik yukarida bahsettigim sebepten ötürü. Cok da kalabalik degildi zaten.

Origam sahneden indikten yaklasik 40 dakika sonra Testament sahneye cikti. Saat 21:40'i gösteriyordu. 11'e kadar calacaklarini düsündüm fakat sadece bir saatte sahneden indiler. Ocak 2007 Chuck Berry konseri bile 70 dakika sürmüstü (kapali mekanda, bol sigara kokulu bir yerde 81 yasindaki bir amca bile 70 dakika caldi). Testament, deli gibi dinledigim bir grup degildir. Alone In The Dark ve Dog Faced God sevdigim sarkilar, Practice What You Preach ise en sevdigim albümleridir. Tabii ki hicbir sarkisini bilmeden gelmedim konsere ama nakarat disinda eslik edemezdim. Benim amacim eglenmekti. Yayinladiklari konser albüümlerine baktigimda az önce bahsettigim iki sarkisini hep calmis olduklarini gördüm ve ümitlenmistim de calacaklar diye. Turda caldiklari play liste baksaymisim konserde hayal kirikligina ugramazmisim.

Eglenmeye gitmistim dedigim gibi. Bir önceki gün hastanelerde sürünmeme sebep olan faranjitin tam etkisi gecmemisti. O yüzden cilginlar gibi headbang yapamiyordum. Ben de ne yaptim? Bir kere mosh pite girdim (hangi sarkiydi hatirlamiyorum). Isten cikip gelmistim üstelik. Altimda kumas pantolon ve is ayakkabisi. Gömlegi cikartip tshirt giymistim. Biraz dolanip tekrar bizimkilerin arasina döndüm. Ayrica son sarkida olan (sanirim son sarkiydi) wall of death'e de en ön safta katildim. Eminim komik bir görüntü olusmustur. Ama umrumda degil tabi. Cantami biraktim Feyyaz'a. Sarki baslayinca girdik birbirimize. Yere düsen biri vardi. Onu kaldirmaya calisirken bir dalga da ben yedim ve ben de o arkadasin üstüne düstüm. Tam ayaga kalkiyordum ki biri bilegime basti. Bilegimdeki ve tarak kemigimdeki agri hala devam ediyor. Sargiyla dolasmak zorunda kaldim 3 gün. Konser bitince bol bol baget dagitildi ama yakinima düsmedi hic biri.

Testament cok tutuktu. Cok fazla havaya giremedim. Hevesim kursagimda kalmisti biraz. Iki sene üst üste gelince tam performans göstermiyorlar mi acaba diyecem ama Saxon her sene Almanya'yi turluyor be abi. Seyirci bence gruptan daha istekliydi. Bilmiyorum. Garip bir seydi. Skolnick (kontrol ettim dogru yazmisim) sürekli cisi varmis gibi solo atti. Tarzi bu sanirim abinin.

Seyirci bu sefer affetmedi. Unirock'ta düsenleri kaldiriyorlar diye övmüstüm. Bu konserde düseni kaldirani düsürdüler. Bir de düsene bir tekme bastilar. Canim aciyor lan!

Unirock yazimda bagirmayin garanti olan sarkilarin isimlerini diye not düsmüstüm. Herkes uydu bu uyariya, bu sefer de Alone In The Dark'i ve Dog Faced Gods'i calmaya unuttular. Bir dahakine bagiralim arkadaslar.

Tebriz safarisi

Sik sik Terbiz'e gidiyormusum havasi vardi. Hatta masteri da Tebriz Üniversitesi'nde yapmayi düsünebilirdim. Kisin gittigimde ortalik biraz kuruydu ama simdi kendimi Afrika'da hissettirecek kadar yesil ve isil isildi ortalik.

Gezindigim ortamin ulusal park havasi vardi. Ayilar, aslanlar, filler, su aygirlari dolasiyordu etrafta. Ben de sehre dogru gitmek istiyordum. Ingrid'le telefonda konusmustum. Camurlu bir yoldan gittim ama hic bir tarafim kirlenmiyordu. Toprak yoldan ilerlerken solda calilarin icinden bir ayi bana seslendi. "Gel buraya saklan" diyordu ayi bana. Arkama baktigimda 5-10 metre ötemde 3 tane aslanin bana dogru yaklastigini gördüm. Girdim sik calilarin arasina. "Hareket etmemeliyim yoksa oyarlar" diye gecirdim icimden. En büyük aslan görmüstü beni. Geldi yanima ve koklamaya ve dokunmaya basladi. Pencesini hissediyordum vücudumda. "Sansa bak anasini satayim. Ayinin tüyleri var tabi, vücut isisini hissetmiyor aslanlar. Benimkini hemen farkedecekler. Üstelik ter kokuyorum, canli oldugumu anlayacaklar" diye düsündüm ki bir penceyle ikiye böldü aslan beni. Aci hissetmiyordum artik. Sanirim ölmüstüm ama yerden izliyordum olan biteni. Bacaklarimi kopardi diger aslanlar. Ic organlarimi nasil söktüklerini gördüm. Kaburgalarim da agizlarindaydi. Artik kus bakisi izliyordum olan bitenleri.

Wacken'da ilk gruplar belli oldu

2010 yilinda düzenlenecek olan Wacken Open Air'in ilk iki grubu resmen aciklandi. Bir tanesi 2007'de de sahne alan Immortal (anlatmaya gerek yok sanirim kendilerini) olurken, diger grubun ismen ve seklen tanidigim ama henüz dinlemedigim Folk Metal grubu Corvus Corax oldugu bildirildi.