4 Ağustos 2009 Salı

Tebriz safarisi

Sik sik Terbiz'e gidiyormusum havasi vardi. Hatta masteri da Tebriz Üniversitesi'nde yapmayi düsünebilirdim. Kisin gittigimde ortalik biraz kuruydu ama simdi kendimi Afrika'da hissettirecek kadar yesil ve isil isildi ortalik.

Gezindigim ortamin ulusal park havasi vardi. Ayilar, aslanlar, filler, su aygirlari dolasiyordu etrafta. Ben de sehre dogru gitmek istiyordum. Ingrid'le telefonda konusmustum. Camurlu bir yoldan gittim ama hic bir tarafim kirlenmiyordu. Toprak yoldan ilerlerken solda calilarin icinden bir ayi bana seslendi. "Gel buraya saklan" diyordu ayi bana. Arkama baktigimda 5-10 metre ötemde 3 tane aslanin bana dogru yaklastigini gördüm. Girdim sik calilarin arasina. "Hareket etmemeliyim yoksa oyarlar" diye gecirdim icimden. En büyük aslan görmüstü beni. Geldi yanima ve koklamaya ve dokunmaya basladi. Pencesini hissediyordum vücudumda. "Sansa bak anasini satayim. Ayinin tüyleri var tabi, vücut isisini hissetmiyor aslanlar. Benimkini hemen farkedecekler. Üstelik ter kokuyorum, canli oldugumu anlayacaklar" diye düsündüm ki bir penceyle ikiye böldü aslan beni. Aci hissetmiyordum artik. Sanirim ölmüstüm ama yerden izliyordum olan biteni. Bacaklarimi kopardi diger aslanlar. Ic organlarimi nasil söktüklerini gördüm. Kaburgalarim da agizlarindaydi. Artik kus bakisi izliyordum olan bitenleri.

Hiç yorum yok: